Dil Şebekelerine Güncel Yaklaşım

40.618
Dil Şebekelerine Güncel Yaklaşım

Öget   ÖKTEM

 

 

GİRİŞ

19. yüzyılda, önce Broca’nın, daha sonra Wernicke’nin çalışmaları ile başlayan, 20. yüzyılda Geschwind’in katkılarıyla gelişen, “Sol hemisfer yerleşimli Dil Şebekesi” anlayışı, 100 yıldan daha uzun bir süre alanda egemen oldu. Bazılarının “Wernicke-Geschwind Modeli” diye adlandırdığı ve kortikal yerleşimli bu model üzerinden, afazi sınıflandırması yapıldı. 20. yüzyılın üçüncü çeyreğinde, MR görüntüleme çalışmalarıyla, dilin yalnızca sol kortekste temsil edilmediği, subkortikal bazı yapıların da  (özellikle sol hemisferde Caudat nükleus başı, Talamus’un antero lateral çekirdeği, Capsula Interna’nın ön bacağı gibi) kortiko-subkortikal bağlantılarla bu şebekenin içinde yer aldığı, sağ perisilvien korteksin de katkılarının bulunduğu  gösterildi. Ama bu bulgular ışığında, gerek Afazi sınıflaması, gerekse Dil’de Anlama/Konuşma/Tekrarlama gibi temel unsurların işleyişinin anlaşılması, Wernicke-Geschwind Modelindeki temellerini korudu ve sürdürdü.  21. yüzyılın ilk dekadı sonlandığında, durum böyleydi (bu konuda bkz: 1, 2, 3).

Ancak bundan sonra yeni çalışmaların, bu anlayışta devrimci değişmelere yol açtığını görüyoruz.

WERNICKE-GESCHWIND MODELİNE GÖRE DİL, DİL’İN KAZANILMASI VE TEMEL AFAZİ SENDROMLARI

Önce kısaca, bu modelde Dilin hangi unsurlarının dil şebekesi içinde nasıl yer aldığını ve dilini öğrenmekte olan bir bebeğin bunu nasıl gerçekleştirdiğini görelim.

Kortekste işlenen üç duyunun, görme duyusu, işitme duyusu ve somatik/bedensel duyuların her birinin anlaşılıp tanınmasını sağlayan tek modaliteli asosyasyon kortekslerinden sonra, her bir hemisferde arka bölgede birer tane çok modaliteli asosyasyon korteksleri  bu bilgileri alıp birleştirerek üst düzeyde işler. Sol hemisferdeki çok modaliteli asosyasyon korteksinin angülar girus adlı parçası (39. alan), sağ hemisferdeki angülar girus işlevlerine ek olarak bir başka şey daha yapar: hangi duyu modalitesinden gelirse gelsin, gelen duyuyu, bebeğin içinde bulunduğu dildeki kelimesel eşdeğerine çevirerek sol hemisferdeki 22. alana, yani işitme duyusunun tek modaliteli asosyasyon korteksinin bulunduğu yere, “anlamsal bir kelime engramı” olarak kaydeder. Böylece sol hemisferdeki 22. alanda, kelimeler anlamsal engramlar olarak kaydedildikçe, yavaş yavaş burası Wernicke alanı olarak gelişir. Bu şekilde çocuk için konuşma, yavaş yavaş anlam kazanmaya başlar. Bu kortikal alan, Dil’in Anlama boyutunda temel rolü oynayacaktır. Çünkü buraya kaydedilmiş olan örneğin “elma” kelimesi, kişi elmayı gördüğü zaman  da, elleriyle elmayı yokladığı zaman da, birisinin “elma” dediğini işittiği zaman da uyarılacaktır. Bu durumda Wernicke alanı başlıca şu işlevler sırasında aktif olacaktır:  a)herhangi bir duyusal modaliteden gelen mesajın semantik anlamını çıkarma, b)işittiği kelimeyi veya konuşmayı anlama, c)isimlendirme  (gördüğü cismin adını bulma), d)ifade edeceği, yani söyleyeceği veya yazacağı mesajın formülasyonunu oluşturma.

Bebek, babıldama döneminde cıvıl cıvıl bir sürü ses çıkarır, daha sonra, Wernicke alanında kaydedilmiş olan kelimeleri söylemeye, tekrarlamaya çalışır. Bu süreçte, anadilde bulunan sesler pekişir, anadilde olmayan, yani Wernicke alanındaki kelimelerde bulunmayan sesler ise pekişmedikleri için kaybolur (dilimizde bulunmayan seslerin motor kayıtları yapılmadığı, babıldama döneminde spontan çıkan bu sesler kaydedilmediği için, yabancı dil öğrenirken, dilimizde bulunmayan, o yabancı dile özgü sesleri çıkarmakta zorlanırız; anadili latin kökenli diller olan kişilerin, Türkçedeki noktasız “ı” sesini çıkaramamaları gibi). Anadildeki sesler ve bir kelimeyi söylemek için çıkarılması gereken ses grupları, ses çıkarmada kullanılan kasların nasıl hareket etmesi gerekiyorsa öyle motor kalıplar halinde, sol frontal lobun arka alt kısmında,45.alanda kaydolmaya başlar; böylece Broca alanı oluşmaktadır. Broca alanı, konuşmanın motor gerçekleşmesinden sorumludur. Bir kelime söyleyeceğimiz zaman, o kelimenin Broca alanında bulunan motor kalıbını, ses çıkarmada kullanılacak dil, dudak, yutak kaslarına emir veren ilgili motor bölgeye göndeririz, burası da kendisine gönderilen motor kalıptakine uygun emirleri ilgili kaslara aynen göndererek, o kelimeyi oluşturan sesin çıkmasını sağlar. Broca alanı ayrıca, Dil şebekesinin içinde yer alan Gramer şebekesinin de en kritik parçasıdır. Yani anadilini öğrenen çocuk için, ya da aynı anda kaç dil öğreniyorsa hepsi için, o dile özgü gramer kurallarına aracılık eden nöral ağ sisteminin birincil önemdeki bölgesi, Broca alanıdır.

Dil şebekesinin üçüncü önemli yapısı da, Wernicke alanı ile Broca alanını birleştiren kalın bir lif demeti, Arcuat fasikülüs’tür. Wernicke-Geschwind modeline göre, biz konuşacağımız zaman, söyleyeceğimiz şeylerin formülasyonunu Wernicke alanında oluştururuz, bunu Arkuat fasikülüsle öne, Broca alanına iletiriz, burada dilin gramer yapısı ve motor ses kalıpları uyarılır, böylece oluşan cümle telaffuz edilmek üzere motor kortekste yüz kaslarına emir veren bölgeye gönderilir. Gördüğümüz bir şeyin adını söylemek de böyle olur.  Veya “aynısını tekrar etmemiz için” bize söylenen anlamlı ya da anlamsız bir cümlenin tekrarı da böyle yapılır; Wernicke alanı anlamlı ise cümleyi çözümleyerek, anlamsız ise ses analizini yaparak bunu Arkuat fasikülüsle öne gönderip, Broca alanındaki ilgili hareket kalıplarını uyarır, bunlar da ağız bölgesi kaslarına komut verecek motor alana iletilir. Yani Wernicke-Geschwind modelinde, dilde  “tekrarlama” becerisinin alt yapısını Arcuat fasikülüs oluşturur.

AFAZİ  SENDROMLARI

Şimdi, yukarda kısaca özetlenen ve 2010’lara kadar 100 yıldan uzun süre varlığını koruyan Wernicke-Geschwind dil modeline göre, Geschwind’in bu dil modeline dayanarak yaptığı Afazi Sendromları sınıflamasını, gene kısaca görelim.

Broca Afazisi : Bu afazi tipi, “Motor afazi” olarak da anılır. Söyleneni anlama, bir ölçüde korunur; hasta karmaşık cümleleri anlayamasa da, gündelik basit cümleleri anlamasını sürdürür. Ama Broca afazisine neden olan tıkayıcı ya da kanayıcı damar olayının yarattığı hasar nedeniyle, Broca alanındaki motor kalıpların uyarılması veya bunların ağız bölgesine emir verecek korteks bölgesine iletilmesi imkansız olmuştur; aynı şekilde gramere ilişkin yapılar da uyarılamaz veya iletilemez.  En ağır durumlarda hasta istemli olarak hiç bir sesi çıkaramayabilir. Daha hafif durumlarda, “tutuk konuşma” denilen şekilde, kelimeyi oluşturan hecelerin birbirine eklemlenmesi,  bağlantılanması bozulmuş, hastanın ağzından bir sesi çıkarmak için ciddi efor sarfettiği, güç bela bir kelimeyi söyleyebildiği, agramatik yani grameri hiç olmayan şekilde tek tük bir şeyler söylediği bir konuşma olabilir.  Böyle tutuk konuşabilen hasta “literal parafazi” denilen kelime çarpıtmaları yapabilir: yani kelimelerin içindeki seslerin yerini değiştirebilir (çiçek yerine “çeçik” demek. ceket yerine “cetek” demek gibi). Agramatik konuşmaya örnek olarak da, tutuk da olsa konuşabilen bir hastamın, her zaman birlikte gelen eşini görmeyince “Eşin nerede?” soruma verdiği, eşinin Trabzon’un Of ilçesine çay toplamak üzere gitmiş olduğunu anlatmak için söylediği  “Of   çay    topla” cümlesini  gösterebilirim.

Wernicke Afazisi : Bu afaziye “Duysal (Sensoriyel) Afazi” de denir.  Söyleneni anlama, en ön planda bozulmuştur. Hastaya, sessiz tiyatroda olduğu gibi mimik ve jestlerle bir şey anlatabilirsiniz, ama sözcüklerle, kelimelerle söylediğiniz şeyi anlamaz. Cümleyi anlamadığı gibi genelde “Tek kelime anlama”sı da bozulmuştur. Yani önüne bir kalem bir de saat koyup, mimiklerinizle, başınızla “hangisi?” işaretini yaparak “kalem?” diye sorsanız, size kalemi gösteremez. Kendisi çok “akıcı konuşma” dediğimiz şekilde konuşur. Kelimeyi oluşturan hecelerin birbirine eklemlenmesi sorunsuzdur, çok akıcı, hatta dur durak bilmez bir şekilde konuşabilir. Ama bu konuşmadan biz bir şey anlamayız.  Çünkü “verbal parafazi” denilen, bir kelime yerine olmadık başka bir kelime söyleme gibi, ve “neolojistik parafazi” denilen, anlamsız bir takım heceleri yanyana koyup bunlar bir kelimeymiş gibi çarpıtmalarla konuşur. Gerçek hastalardan örnek vereyim: Wernicke afazisi olan bir hastama anahtar gösterdim, ve “bu nedir?” anlamına gelecek bir jest yaptım; hasta kapıya doğru dönüp kilidi açıyormuş, elinde anahtarı çeviriyormuş gibi bir hareket yaparken, bana cevap olarak şu cümleyi söyledi: “Bu aldattığımız şey; kadınlar bunları bekliyor.” Bir başka hasta, kendisine bir kalem gösterip sorduğumda, neolojistik bir parafazi ile cevap verip, “Hambe.” dedi. Neolojistik parafazilerle, uzun cümleler de yapabilirler. Bir başka hasta, elinde tuttuğu kahve fincanından kahve içen bir adam resmini gösterip, ellerimle ve yüzümle “burada ne oluyor” jest ve mimikleriyle resmi anlatmasını istediğimde, “Kezi, kaze. Kadın cıbulayı sibliyor, zizalıyor.” dedi. Bu hastalar, bizim söylediklerimizi anlamadıklarının farkındadırlar, ama kendi söylediklerini biz anlıyoruz zannederler.

Global Afazi : Geniş bir lezyon sonucu olur. Broca ve Wernicke afazilerinin en kötü taraflarını kendinde birleştirir. Yani hasta, Broca afazisinde olduğu gibi hiç konuşamaz, Wernicke afazisinde olduğu gibi bizim söylediklerimizden hiç bir şey anlamaz.

İletim Afazisi: Damar tıkanması veya kanaması sonucu oluşan hasar, klasik olarak, Arcuat Fasikülüsü arkaya yakın bir yerden zedelemiştir diye tarif edilir. Hastanın anlaması korunmuştur. Konuşması da “akıcı” sayılır; yani kelimeleri telaffuzda bir zorluk çekmez. Buna karşılık 2 kelimelik çok kısa cümleleri bile tekrar etmekte zorlanır, tekrar edemez.  Tekrarlama bozulmuştur. Wernicke-Geschwind modeline göre, tekrarlama için Arcuat fasikülüs gereklidir; cümlenin çözümlenmesi Wernicke alanında yapılacak, arcuat fasikülüsle öne Broca alanına iletilerek oradaki kayıtlar uyarılacak ve kişi aynı cümleyi söyleyecektir.  Ama arcuat fasikülüs hasarlı olduğu için kişi ne söyleyeceğini bilse de, bunu öne iletemediği için söyleyemeyecektir. Bu hastalar da Broca afazikleri gibi literal parafazik çarpıtmalar (seslere yer değiştirme) yaparlar. Ama Brocalar, çiçek yerine”çeçik” deyip geçtikleri halde İletim afazileri geçmezler, ille düzeltmek isterler, düzelteyim derken literal parafazi bataklığında çırpınıp parafazi üstüne parafazi yapar, bir türlü doğru kelimeyi söyleyemez, bu duruma kendileri de çok şaşarlar. Bir iletim afazisi hastasına çiçek gösterip ne olduğunu sorsanız, ya hiç söylemeye başlayamaz, “biliyorum, ama söyleyemiyorum” gibi bir durumun içinde olduğunu size jestler ve mimiklerle anlatır, ya da konuşmaya başlar: ” biliyorum, şimdi söyleyeceğim, çe çe çeçi çeçi, yok değil, bir dakika söyleyeceğim, çiçik, yok ne diyorum ben, öyle de değil, bir dakika, çi çi çi, aa neden söyleyemiyorum, halbuki biliyorum” şeklinde konuşabilir.  İsim kelimeler dışında kalan kelimelerle gayet akıcı konuşabilen hasta, isim kelimelerin söylenmesinde böyle zorluk yaşar.

Anomik Afazi: Bu, en hafif afazidir. Hastanın anlaması, konuşması, tekrarlaması normaldir. Ama kelime bulma zorluğu vardır. Mesela, “Şu koltuğun üzerinde duran mavi paltoyu verir misin?” demek için, “Şu şeyin üzerinde duran mavi şeyi verir misin?” diye konuşur. Yani isim kelime dışındaki kelimeleri bulduğu halde, cisimlerin adlarını bulamaz.

Transkortikal Afaziler:  Üç tip transkortikal afazi vardır: transkortikal motor afazi,  transkortikal duysal afazi,  transkortikal mikst afazi. Burada ayrıntısına girmek istemiyorum, ama bütün transkortikal afazilerde, kaybolan/zedelenen dil unsuru hangisi olursa olsun, Tekrarlama unsuru korunmuştur. Hasta en uzun cümleleri, hatta bilmediği yabancı dilden cümleleri bile tekrarlayabilir.

Subkortikal Afaziler : Yukarda kısaca tarif edilen afaziler, dil şebekesinin kortikal bölgelerindeki hasarlanmalarda karşımıza çıkar; hasarlanan bölgelerin nerede olduğuna bağlı olarak da, gene yukarda tarif edilen bulguların bir araya gelmesi ile sendromlar oluştururlar. Dil şebekesinin subkortikal bir unsurunun, ya da subkortikal-kortikal bağlantılarının zedelenmesi durumunda ise “atipik” denilen afaziler ortaya çıkar. Yani yukarda adı verilip anlatılan kortikal afazi sendromlarında yan yana bulunması mümkün olmayan bulgular, subkortikal afazilerde yan yana bulunabilir. Örnek olarak subkortikal afazili bir hasta, Wernicke afazisi gibi verbal ve neolojistik parafazilerle anlaşılmaz bir şekilde konuşuyor olabilir, buna karşılık Wernicke afazisinde olmayacak şekilde Anlama’sını koruyor olabilir.

ESKİ BİLGİYİ DEĞİŞTİREN YENİ BULGULAR

Yeni bulgular, Wernicke-Geschwind modelinin öngördüğü Dil Şebekesinde, köklü değişiklikler yaratan bulgular olduğu için, bunları “Ezber bozan bulgular” diye adlandırabiliriz. Bu bulgu ve bilgiler ışığında, Dil şebekesini farklı bir gözle görme durumundayız.

Bu bulgular, başlıca iki kaynaktan gelmekte. Birincisi, Primer Progresif Afazi (PPA)’lardan Semantik PPA hastalarıyla ve Lögopenik PPA hastalarıyla yapılan çalışmalardan geliyor.  Bilindiği gibi, en az iki yıl dil dışındaki diğer bilişsel işlevlerin ve günlük yaşam faaliyetinin normal kalmasına karşın, dil işlevinin nörodejeneratif nedenlerle ilerleyici bozulması şeklinde giden PPA’ların üç tipi bulunmakta.  Bunlardan ilki Akıcı olmayan/Agramatik PPA adını taşır ve hastada konuşmanın gayret sarfederek, duraklayarak ve ses yanlışlarıyla gerçekleşmesi, bu konuşmada gramerin bozuk oluşu, hastanın tek kelime anlamayı koruyor oluşu, sentaktik açıdan çok karmaşık olmayan cümleleri anlamayı da koruyor oluşu ile karakterizedir. İkincisi, Semantik PPA adını taşır, burada hastanın gördüğü nesneyi adlandırması bozulur, tek kelime anlaması da bozulur (örneğin önüne kalem, saat, makas gibi üç cisim koyup “hangisi makas?”dediğinizde “makas” kelimesinin anlamını bulamaz, kelimeyi anlamaz);  genelde görsel olarak o nesnenin ne işe yaradığı bilgisini de kaybeder, buna karşılık konuşmasının motor gerçekleştirilmesi ve grameri sorunsuzdur. Üçüncü tip olan Lögopenik PPA’da ise, hastanın kendi konuşması sırasında da, kendisine adlandırma muayenesi yapılırken de kelime bulma zorluğu çektiği görülür, cümle veya cümlecik tekrarlama becerisi bozulur, tek kelime anlaması, konuşmanın motor gerçekleşmesi, korunur, açık bir gramer bozukluğu görülmez. Bu üç PPA tipinden Semantik PPA ve Lögopenik PPA hastalarıyla yapılan çalışmalardan, klasik dil modelindeki bazı eski bilgilerimizi kökünden değiştirmemizi gerektirecek bulgular elde edilmiştir.

Klasik dil modelinde kökten değişiklik yapmamızı gerektiren ikinci grup bilgiler ise, Diffüzyon Tensor Görüntüleme (DTI) denilen ve ak madde içinde yol almakta olan yolakların görüntülenebilmesini sağlayan bir görüntüleme tekniğinden gelmektedir. Bu teknikle,MR aletinin içindeki  insan belli dil görevleri yapmakta iken, hangi yolakların aktif hale geçtiği görülebilmektedir.

Şimdi bu yeni bulguları daha yakından görelim.

SÖYLENENİ ANLAMA VE WERNICKE ALANI – CÜMLE ANLAMA/TEK KELİME ANLAMA

Klasik Wernicke-Geschwind Dil modeline göre, gerek söylenilen cümleyi anlama, gerekse söylenilen tek kelimeyi anlama, her ikisi de Wernicke alanında gerçekleşiyor diye bilinirdi. Nitekim Wernicke alanının damar tıkanması veya kanaması ile oluşan hasarlarında, yani Wernicke Afazisinde, hastanın tek kelime anlamayı da, cümle anlamayı da kaybettiğini biliyoruz.  Acaba böyle mi? Wernicke alanı, hem cümle anlama hem de tek kelime anlamada aktif olan yer mi?

Mesulam ve ark.nın PPA hastalarıyla yaptığı çalışmalardan gelen bilgiler (4,5), cümle anlamanın gerçekleşmesi için Wernicke alanının sağlam olması gerektiği, yani cümle anlama ile Wernicke alanı ilişkili olduğu halde, tek kelime anlamada bunun böyle olmadığını, tek kelime anlamanın sol anterior temporal lobda gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Tek kelime anlama güçlüğü gösteren Semantik tip PPA’lı hastalarda atrofinin en yoğun olduğu beyin bölgesi, sol temporal lobun anterior ve polar korteksleri olarak görülüyor.  Bu hastalar cümleleri anlıyorlar; buna karşılık tek kelime anlamaları (ve adlandırma becerileri) bozuk. İnme sonrası Wernicke afazisi geliştiren bir grup hastayla, fMRI ile yapılan bir çalışma da (6), bu hastalar semantik işlemleme yaparken, yazılı kelimelerle ve resimlerle tek kelime anlamalarına bakılırken, tek kelimeyi anlayan hastalarda bu sırada fMRI’da sol temporal pol ve sol temporal anterior lobda yüksek aktivite olduğunu gösterdi. Öte yandan Mesulam ve ark.nın çalışmalarında, Lögopenik PPA’lı hastalar arasından, kortekste Wernicke bölgesinde çok yoğun atrofi oluşan hastaların, cümle anlamakta değişen derecelerde güçlükler göstermelerine karşılık, tek kelime anlamalarının mükemmel derecede korunduğu ortaya konuldu.

Buna karşılık, inme sonucu Wernicke bölgesinde hasar olan hastaların, cümle anlamada olduğu kadar, tek kelime anlamada da sorun yaşadığını biliyoruz. Bunun açıklamasını, Mesulam ve ark.(5), bir “çifte diskoneksiyon” sendromu olarak yaparlar. Orta beyin arterinin Wernicke bölgesini besleyen dallarını tutan bir olaydan kaynaklanan lezyon, sadece korteksteki hücreleri etkileyip onların yok olmasına neden olmakla kalmaz, kortikal hücrelerin altındaki ak maddeyi de zedeler.  Böylece lezyondan kurtulmuş sağlıklı korteks hücrelerini, dil şebekesinin diğer bölgelerine bağlayan yolları da hasarlayarak, sağlam kortikal hücrelerin diğer dil bölgelerinden diskoneksiyonuna neden olmuş olur. Diskoneksiyonun dorsal ekseni, yani  dorsal bağlantıların zedelenmesi,  Broca alanı ve etrafındaki frontal kortikal hücrelerle bağlantıda bir kesinti nedeniyle cümle anlamayı  bozuyor olabilir. Öte yandan, anterior temporal lobla bağlantı sağlayan ventral yolların zedelenmesi de tek kelime anlamayı bozar.  Böylece ikisi birden, Wernicke afazisi sendromunun ortaya çıkmasına neden olur.

Mesulam ve ark (4), klasik afaziolojinin görmezden geldiği sol anterior temporal lobun, tek kelime anlama becerisindeki kritik rolü nedeniyle, artık Dil Şebekesinin içinde görülmesi gerektiğini ileri sürerler.

TEKRARLAMA

Klasik Wernicke-Geschwind modelinde, Tekrarlama’dan sorumlu yapının Arcuat fasikülüs olarak görüldüğünü biliyoruz. Diffüzyon Tensor Görüntüleme, veya Diffüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntüleme (dMRI), çeşitli kortikal bölgeleri birbirine bağlayan yolakların görüntülenmesini, hatta çeşitli görevler yapmakta olan canlı insanda görev sırasında hangi yolakların aktifleştiğinin görülebilmesini sağlayarak,  Arcuat fasikülüs’ün Broca ve Wernicke alanlarını birbirine bağlayan tek yolak olmadığını, ona ek olarak, dil şebekesinin arka ve ön kortikal bölgelerini birbirine bağlayan başka dorsal ve ventral yolaklar bulunduğunu görmemize olanak verdi.  Ayrıca, Arcuat fasikülüs’ün “tekrarlama”dan değil, bir başka dil işlevinden sorumlu olduğunu anlamamızı, Tekrarlama sırasında ise hangi yolakların aktifleştiğini görmemizi sağladı. (Bu konular için bkz. 7, 8, 9, 10, 11). Bu yeni görüntüleme tekniği sayesinde, eskiden tek bir yolak olarak düşünülen Superior Longitudinal fasikülüs’ün, birbirine paralel üç ayrı demetten oluştuğu anlaşıldı. Superior Lonfitudinal fasikülüs(SLF) demetlerinden SLF II ve SLF III’ün, Arcuat fasikülüs ile birlikte, arka ve ön dil bölgeleri arasında bağlantı sağladığı görülüyor. Donsal ve ventral yolaklar diye adlandırılan bu demetlerden SLF II’nin frontal korteksi angülar girus’a bağladığı, SLF III’ün ise posterior inferior frontal korteksi supramarginal girus’a bağladığı gösterildi; Arcuat fasikülüs doğrudan Broca alanını Wernicke alanına bağlarken, SLF’in temporo parietal bir demetçiği, SLF-tp’nin de, angülar girus’u, inferior parietal korteksi temporal kortekse bağladığı gösterildi.

Tekrarlama, birden çok işlevin bir araya gelmesi ile gerçekleştirilen karmaşık bir beceridir. Tekrarlama için, fonolojik analiz yapma, bunu çalışma belleğinde tutma, artikülasyonun planlanması ve gerçekleştirilmesi gerekir. Çalışmalar, tekrarlama sırasında SLF-tp’nin, SLF III’ün ve SLF II’nin aktif hale geçtiğini, yani tekrarlama ile ilişkili olduğunu gösterdi.

Arcuat fasikülüsün ise, sentaks açısından karmaşık olan cümlelerin anlaşılmasında, işlemlenmesinde rol aldığı ortaya kondu.

SON SÖZ

Sonuç olarak, o kadar uzun süre egemenliğini sürdüren “Dil’in Wernicke alanı-Broca alanı-Arcuat fasikülüs’ten oluşan Wernicke-Geschwind modeli”nden sonra, yeni görüntüleme çalışmaları sonrasında, kortikal kritik bölgelerin yanı sıra, bağlantıların çok önemli roller oynadığı, genişlemiş bir dil şebekesi modeli ortaya çıktı. Sağ hemisfer korteksinin, eskiden bilindiğinden daha çok katkıda bulunduğu anlaşıldı. Sol ve sağ perisilvien korteksin büyük bazı parçalarından,  yoğun kortiko-kortikal ve kortiko-subkortikal bağlantılardan oluşan bu şebeke, konuşma ve dil işlevinin ortaya çıkmasına katkıda bulunuyor. Eski modelde, dil şebekesi “orta serebral arterin sulama alanı içinde kalıyor” diye düşünülürken, sol anterior temporal lobun da dil şebekesine eklenmesi ile, artık dil şebekesinin sulanmasının, orta serebral arter alanı dışına da çıktığını görüyoruz.

KAYNAKLAR

  1. R.Mayeux, R. Kandel (1985): Natural Language, Disorders of Language, and Other Localizable Disorders of Cognitive Functioning. s.688-703, içinde: Principles of Neural Science. Second Ed (Editors: E.R.Kandel, J.H.Schwarte). Elsevier, New York.
  2. A.R.Damasio, H.Damasio (1985): Aphasia and Neural Basis of Language. s. 294-315, içinde: Principles of Behavioral and Cognitive neurology. Second ed. (M.M.Mesulam), Oxford University Press.
  3. Ö.Öktem, S.Z.Bahar, E.Aktin (2011): Afazi, Apraksi, Agnozi. s. 69-75, içinde: Nöroloji (Editörler: A.E.Öge, B.Baykan), İkinci Bası, Nobel Tıp Kitabevleri). (elektronik adres: itfnoroloji)
  4. M.M.Mesulam, E.J.Rogalsky, C.Wieneke ve ark. (2014): Primary progressive aphasia and the evolving neurology of the language network. Nature Rev Neurol, 10: 554-569.
  5. M.M:Mesulam, C.K.Thompson, S.Weintraub, E.J. Rogalski (2015): The Wernicke conundrum and the anatomy of language comrehension in primary progressive aphasia. Brain, June 25: 1-15.
  6. H.Robson, R.Zahn, R.J.Binney ve ark. (2014): The anterior temporal lobes support residual comprehension in Wernicke’s aphasia. Brain, 137: 931-943.
  7. M.Catani, D.K.Jones, D.H. ffythce (2005): Perisylvian Language Networks of the Human Brain. Ann Neurol, 57: 8-16.
  8. A.D.Friederici (2009): Pathways to language: fiber tracts in the human brain. Trends in Cog. Sci, 13(4): 175-181.
  9. A.D.Friederici, S.M.E. Gierhan (2013): The language network. Curr Opin Neurobiol, 23: 250-254.
  10. S.M.E.Gierhan (2013): Connections for auditory language in the human brain. Brain and Language, 127: 205-211.
  11. A.S.Dick, B.Bernal, P.Tremblay (2014): The Language Connectome: New Pathways, New Concepts. The Neuroscientist, 20(5): 453-467.